Geri

İNCİRALTI ve SİT KARARLARI

İNCİRALTI, İzmir 1 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 1 nci derece doğal sit alanı ilan edilmiştir.

Aslında İnciraltı, İzmir’in, doğal özelliklerini korumuş, yeşil kalmış yegane yeridir ve bu bölge üzerinde yıllardır rant elde edebilme amacıyla çeşitli girişimler ve spekülasyonlar sürmektedir.

Önceleri seracılık ve benzeri tarım faaliyetleri için kullanılan bu bölge, İzmir’de yaşayan ve üst gelir gurubuna dahil bazı kişiler tarafından yaz-kış oturma amacıyla yaptırılan vilların istilasına uğramıştır. Tarımsal alanlarda geçerli olan imar yönetmeliğinin ilgili maddesine göre, bağ, bahçe, sayfiye evi niteliğinde en çok iki katlı ve 250 m2 yi aşmayacak şekilde tarlanın yüzölçümünün % 5’ ini aşmayan yapı yapılabileceği hükmünden yararlanılarak, son derece yüksek maliyetli, her türlü konforu barındıran hatta müştemilat adı altında yapılan eklemelerle alanı 250 m2’yi de aşan bu yapılar bu bölgenin insanlarının tarımsal nitelikten kazanç bekleme amaçlarından, bunun yerine, arsa ve arazi rantından kazanç bekleme şekline dönmesinde etkili olmuşlardır. Bu dönüşüm süreci içinde, İnciraltı’ndaki araziler el değiştirmeye başlamış ve bu arazilerin çoğu; holdinglerin, büyük şirketlerin, müteahhit firmaların, ve İzmir’in zengin kesiminin eline geçmiştir.

Artık beklentiler, villa yapmak ve orada oturmak yerine, son yıllarda moda olan ve İzmir’in her yerinde mantar gibi biten iş merkezleri, büyük alışveriş ve eğlence merkezleri gibi yapılar yapabilmek için İnciraltı’nın yapılaşmaya açılmasını bekler hatta yapılaşmaya açılması için girişimlerde bulunma durumuna girmiştir. Bu sürecin hızlanmasında, Çeşme otoyolu ile eski mevcut yol arasında kalan bölgenin çok katlı ve yoğun yapılaşmaya açılması rol oynamıştır. Bu bölgede yapılmış olan bazı alışveriş merkezlerinin inşaatlarının imar planı onaylanmadan başladığı şeklinde söylemler vardır. Bu şerit şeklindeki bölgede çok hızlı bir şekilde iş merkezleri, alışveriş merkezleri gibi yapılaşmalar meydana gelmiştir.

Böyle hızlı bir yapılaşma oluşumu, İnciraltı’nda yer kapatmış olan kesimlerin de iştahını kabartmış ve geçen dönem İzmir Büyükşehir Belediyesi’nce İnciraltı’nın % 20 yoğunluklu yapılaşma oranı ile imara açılması için tavsiye kararı alınmıştır. Bu süreçte çok hızlı bir şekilde yeni bir imar planı yapımı son derece gizli tutularak ve sessizce bir takım bürokratik engeller de (mülk sahibi holdinglere göre) aşılarak sonuç aşamasına gelinmiştir. Özellikle yerel seçimlerin yaklaştığı bir dönemde hızlanan bu faaliyetler içinde, önceki imar haklarının çok daha fazlasına izin veren bir yüksek yapı projesi ön plana çıkmıştır. İnciraltı Özdilek A.Ş. turizm ve Alışveriş Merkezi adındaki bu proje, İnciraltı öğrenci yurtlarının hemen yanında tasarlanmaktadır. Önceki imar durumuna göre, bu arazide en fazla % 50 yoğunlukta Turistik Tesis yapılabilecek iken, Mimarlar odasının görüşüne göre, “İmar planı yapılması ve değişikliklerine ait esaslara dair yönetmeliğin” ilgili koşullarına aykırı olan noktasal plan değişikliği yapılmış ve yapılaşma oranı % 50 den, % 150’ye, turistik tesis koşulu da, “Turizm ve Ticaret Merkezi” şeklinde değiştirilmiştir. Bu şekilde aynı araziye daha önce turistik tesis olarak yapılacak yapının 3 misli bir büyüklükte turistik tesis ve büyük bir alışveriş merkezi yapılabilmesi olanağı yaratılmıştır. Hazırlanan mimari proje hem yaygın bir alış veriş merkezi hem de yüksek bir turistik tesis bloğunu da içermekte olduğundan, mevcut İzmir Büyükşehir Belediyesi Yüksek Yapılar Yönetmeliği hükümlerince, ilgili meslek odalarının da katıldığı “yüksek yapılar inceleme kuruluna” onay için sunulmuştur. Bu kurulun üyesi olan mimarlar odası ve şehir plancıları odası, bu projeye raporlarında açıkladığı nedenlerden dolayı onay vermemişlerdir. Bu süreç içinde, yüksek yapılar inceleme kurulu, İzmir’deki üniversitelerin şehircilik bölümlerinden uzman görüşü alınması kararını almışlardır. Ancak yüksek yapılar inceleme kurulu, üniversitelerden henüz görüş gelmeden (ya da kurula iletilmeden) bu projeye oy çokluğu ile onay vermişlerdir. Mimarlar odası bu değerlendirmeye katılmayarak olumsuz görüş belirtmiştir.Bunun üzerine Mimarlar Odası, ayrıcalıklı imar hakkı doğuran noktasal imar plan değişikliği için ilgili belediyelerine dava açmıştır ve bu dava sürmektedir.

Seçimleri takiben yerel yönetimlerde değişiklikler olmuş ve İnciraltı için süren imar beklentileri doruğa ulaşmıştır.

İzmir 1 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, bu bölge için inceleme çalışması başlatmış üniversitelere, ilgili meslek odalarına ve yüksek kurul ilke kararları gereğince ilgili olan kurum ve kuruluşlara görüş sormuştur. Bu görüşler, ilgili kurumların da katılımıyla derlenmiş ve değerlendirilerek, sonuçta İnciraltı bölgesi “1 nci derece doğal sit” alanı ilan edilmiştir. Bu kararın doğru ya da yanlış olduğu, burada mülk sahibi olanların mağduriyeti gibi durumlar için en sağlıklı yol, bu kararlara ilişkin yargı yoluna giderek itirazda bulunmaktır. Ancak İzmir’in bir kısım yerel basını, daha önceki örneklerinde olduğu gibi koruma kurulunu ve koruma kurulu üyelerini hedef tutan yayınlar yapmaya başlamışlardır. Sit kararları ve bunları üretenlere karşı bir kampanyaya dönüşen bu süreçte oldukça seviyesiz iddialar ve suçlamalar ortaya atılmıştır. Öncelikli olarak, kamuoyunu bilgilendirme görevi olan medyanın okuyucuyu belli bir hedefe yönelik olarak kışkırtmak, kurumları yıpratıcı yayınlar yapmak yerine, özellikle yerel basın olma ayrıcalıkları ile, halka sağlıklı ve çok yönlü bilgi vermek olması gerekmektedir. Özellikle birinci kaynaktan olmayan bilgilerle, Kültür Bakanımızın “Bu sit kalkacak” şeklindeki gerçek olamayacak beyanlarını yayınlamak kamuoyunu bilgilendirmede tek yanlı davranmak gibi geliyor.

İzmir’e yatırım yapacak yatırımcıların Büyükşehir Belediye başkanı tarafından (Özfatura döneminde) İzmir’e yatırım için davet edildikleri yazılarak, bu yatırımcıların şimdi çok zor durumda kaldıkları belirtilmektedir. Öncelikle şu soruların yanıtları bulunmalıdır: Özfatura, başkanlık döneminde bu yatırımcıları kollarından tutarak ve bu yatırımcılarla arasındaki çok iyi olduğunu söylediği kişisel ilişkilerindeki saygınlığını kullanarak bu yatırımcılara kişisel garanti verdi mi, vermedi mi?

Bu yerel medya, Özfatura’ nın başkanlık seçimini kaybettikten hemen sonra bu yatırımcıların mali danışmanı olduğunu haber olarak yazdılar mı, yazmadılar mı?

Bu yatırımların henüz yapım seviyesinin % 10 seviyesine gelmedikleri ortada iken, yatırımcılar nasıl oluyor da yatırımlarının şu anki imalata göre toplam maliyetin % 30’ unu bulduğunu, milyonlarca dolar para harcadıklarını söyleyebiliyorlar? Bu konu araştırılarak aydınlatılmalıdır. Belki de bu yatırımcılara, ya mali danışmanları yanıltıcı bilgi veriyor ya da bir takım inşaat yatırımı dışındaki giderleri de bu maliyetin içine ekleniyor.

İzmir 1 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun aldığı İnciraltı ile ilgili bu tarihi sit kararı geç alınmış ancak doğru bir karardır. Bu yöndeki gecikmiş olduğuna dair eleştiriler haklıdır. Hızlı ve ranta dayalı yapılaşmanın alabildiğince doğal kültürel ve tarihi çevreyi acımasızca yok etmekte olduğu bugünkü yağma düzeninde, kurul bir program dahilinde önce İzmir merkezden başlayarak çevreye yayılan bir inceleme ve tespit çalışması yapmalıydı. Çünkü asıl hızlı ve yıpratıcı, geri dönülemez yağma ve talan İzmir’dedir. İzmir’in merkezi ile ilgili tespit çalışmaları hala bitirilememiştir. İzmir’in dışında kalan bölgelerde yağma ve talan daha düşük bir hızda seyretmektedir. Ancak gene de şükretmeliyiz ki, Koruma Kurulları var ve bu kurullarda çalışan kişiler oldukça zor şartlar altında çalışarak kamu adına hizmet vermektedirler. Onların bu tür kararları öncelikle soğukkanlılıkla karşılanmalı hatalı olduğuna inanılan konularda da yargı yoluna gidilmelidir. Hatalar olabilir, bunları düzeltmenin yöntemi yargı yoludur. Hukuk devleti olmanın gereği budur. Aksi takdirde koruma kurulları yıpratılarak çalışamaz duruma gelecek, kısa vadeli rantlar uğruna gelecek nesillere bırakacak bir şeyimiz kalmayacak ve yeniden üretilemeyecek doğal kültürel ve tarihi değerlerimiz yok edilecektir.

Koruma kurullarının kuruluşu çalışması ve yapılanmasına ilişkin değişiklikler yapılması mutlaka gerekmektedir. Bu konu üzerinde ülke genelinde bir tartışma zemini yaratılmalı ve ideal model araştırılmalıdır. Bu arada, Kültür Bakanlığı, Valilik ve Büyükşehir Belediyesi, kurulun yıpratılmaması için kurulun tüzel kişiliğine sahip çıktıklarını göstermelidirler. İlgili meslek odaları da koruma kurullarının yeniden yapılandırılması için öneriler geliştirmelidirler.

Bilinmelidir ki, İzmir sadece kokteyllerde sık sık birlikte olan bir kısım işadamlarının ve yöneticilerin değil, tüm İzmirli’lerin malıdır.

BÜLENT TURAN (*)

(*) Yüksek Mimar, Kentsel Tasarım Uzmanı

Tel : (232) 422 57 33

Faks : (232) 463 56 86

Geri