DEMOKRATİK SOKAKLAR
Sokaklar, alışveriş, gezme, öğrenme, araştırma aktiviteleri ve halkın diğer insanlarla ilişkilerinin yaşandığı toplumsal mekanlardır. Toplumsal yaşam ve paylaşım sokaklarda başlar.
Yirminci yüzyılın başına kadar, yayaların kullanımında egemen olduğu, halkın yaya olarak yaşamlarının büyük bir kısmının geçtiği sokaklar; otomobilin icadı ve otomobilin teknolojik gelişmelerinin getirdiği avantajlar sonucu, yayalardan çok otomobillere hizmet etmeğe başlamıştır.
Otomobil, insanları
evlerine ya da işlerine, kısa sürede ve doğrudan ulaştırmayı hedeflese de; otomobili
günlük yaşamda kullanan insanların sokaklara olan katılımından alıkoyduğu
söylenebilir.
Günümüzde Ulaşım mühendisliği ulaşım ile ilgili kararlar üretirken bu kararlarla
da kent formunun etkili bir yönlendiricisi olmaktadır. Halkın ulaşım hızını
artırmak, bu yönden ilgiyi ve yatırımları yönlendirmek ulaşım mühendisleri tarafından
öncelikle ele alınmaktadır. Bunun sonucu olarak, halkın sokakta geçirdiği zaman
ve toplum için deki sosyal hareketlilik azalmaktadır. Sokak ekonomisi küçülmekte,
market ekonomisi büyümektedir.
Sokaklardaki halkın hareketliliği ve sokakta geçen zamanın azalması, geleneksel
sokak alışveriş ekonomisinin ve sermayenin halkın içinde dönüşümünün azalmasına
yol açmaktadır. Perakende alışverişte dönen sermaye artık, market ekonomisinin
büyümesine yol açan ve her geçen gün sürekli sayıları artan hipermarketlerde
kendini göstermektedir. Bu durum toplumsal yaşam açısından sakıncalı bazı faktörlerin
öne çıkmasına yol açmaktadır.
1- Ekonomik açıdan;
piyasada halk içinde karşılıklı olarak dönen sermaye, artık hipermarketler vasıtasıyla,
halktan bankaya şeklinde tek taraflı olarak dönmeye başlamıştır. Paranın bankadan
halka geriye dönüşü ise, kredi şeklinde faizi ile birlikte halkı borçlandırarak
olmaktadır.
2- Sokakların en önemli sosyal faktörlerinden biri olan;toplumun her kesiminin
hür ve demokratik olarak, zengin ya da fakir birbirleri ile alışveriş yapan
ve her statüden aynı mekanları paylaşabilme özgürlüğüne sahip halkın hipermarketlerin
artması ile; girişte ve alışveriş sırasında sürekli gözlenen ve denetlenen;
alışverişte satıcılarla değil, mallar ve malların bulunduğu raflarla, fiyatları
belirten etiketlerle yüz yüze geldiği soğuk, tek taraflı yalnız ve edilgen
bir ortama itildiği sosyal mobilitenin en aza indirgendiği ortamlar yaratılmaktadır.
İnsanların en azından pazarlık edebilme bahanesiyle satıcı ile direkt ilişki
kurabilmeleri ortamı ortadan kalkmaktadır. Kişiler sürüler halinde kasalar önünde
sıraya girerek ödeme yapmakta, neredeyse robotlaşmış bir şekilde sadece kasiyerler
ile muhatap olmaktadır.
3- Sokak ekonomisinde; halk doğrudan üreticiden mal satın alabilmekte iken,
market ekonomisinde halk malı, ikinci, üçüncü elden olabilmekte, yerli üretimden
ziyade ithal üretim mallarına halkın talebini yönlendirmektedir. Bu da sokak
ekonomisindeki üreticiden tüketiciye doğrudan ilişkiyi ortadan kaldırarak,üreticinin
zayıflamasına ve sayısının azalmasına, halkın daha ucuz ve birinci elden malı
satın alabilmesine olanak tanımamaktadır.
4- Sokak ekonomisinde farklı statülerde olsalar dahi, o ekonominin içinde bulunan
kişiler, birbirleriyle iletişim kurabilmekte, en azından toplumsal bir
ilişki düzeyi yaratılabilmektedir. Ancak market ekonomisinde böyle bir ilişki
yaşanmamaktadır. Marketlerin hitap ettiği ekonomik sınıflara göre müşterileri
de farklılaşmakta ve gruplaşmaktadır.
5- Sokakta perakende alışverişinizi çeşitli yerlerden yaparak evinize
gidebilirken, marketlere otomobil ile gidiş geliş özendirilmekte, marketten
ihtiyacımız olmayan malları da almamızı teşvik etmektedir. Bu durum aynı zamanda
otopark ve trafik yoğunluğu problemini artırmaktadır.
Hele hele, imar
planlarında farklı fonksiyonlara sahip alanlar, plan tadilatı ya da oldu bittiler
ile bir anda hipermarket alanlarına dönüşmekte;bundan ötürü plan elde
edilirken saptanan öngörüler ve kapasiteler aşılmaktadır. İmar planlarında
üniversite alanı olarak ayrılan alanlar, katlı otoparkların zemin katları,
fuarın içindeki yeşil alanlar, fabrika ve depo alanları, hatta rekreasyonal
ve yeşil alanlar da hızla hipermarketler ile dolmaktadır.
Ekonomik potansiyelin gelişmesi, sermayenin kent halkı içinde dönüşümü,halk
içinde sosyal mobilitenin artırılması,insancıl ilişkilerin gelişmesi için, kenti
yönetenlere ve plancılara düşen görev; kenti, sokakları, yeniden keşfetmeye
çalışmak, kent merkezleri ve kent sokaklarının yaya merkezli olarak halka tekrar
kazandırılması amacıyla daha büyük ilgi ve araştırma gayreti içine girmeleridir.
Bu amaçla kentlerimizde bazı yöntemler kullanılmakta; ancak çoğunda başarısız
olunmaktadır. Otomobil merkezli planlama anlayışı sonucu ikinci plana itilen
yayalar, yeniden sokaklarına kavuşturulmak için bazı formüller oluşturulmaktadır.
Bunları şöylece sıralayabiliriz:
1-YAYALAŞTIRILMIŞ SOKAKLAR
Kesin olarak otomobil
trafiğine kapatılan yollar tamamen yayalara tahsis için düzenlenmektedirler.
Ancak yapılan düzenlemeler bazı durumlarda hem o sokakta işyeri olanları, hem
o sokakta ikamet edenleri, hem de o sokağı kullanan yayaları tedirgin etmektedir.
Hele,hele yayalaştırılmış bazı sokaklar, artık açık otopark alanlarına dönüşmüştür.
Araçların arasından yayalar bile zorla geçebilmektedir. İtfaiye ve servis araçları
bu sokaklara girememektedirler. Bu sokaklarda yaşayan hasta, yaşlı, yada özürlüler,
mağdur olmakta, araçlara zorlukla ulaşabilmekte, yada ulaşamamaktadırlar. Kapatılan
bu sokaklara yakın yerlerde otopark düzenlemeleri yapılmadığı için, Otopark
sorunu gittikçe artmaktadır. Bu sokaklardaki yeni yapılarda Belediye otopark
zorunluluğu aramakta, otopark giriş ve çıkışı istemekte, ancak özel otopark
olarak yapılan bu alanlar sonradan yayalaştırılmış yol üzerinde olduğu için
otopark amaçlı olarak kullanılamamaktadırlar.
2- YAŞANABİLİR SOKAKLAR
Sosyal ilişkileri daha yoğun, özellikle ikamet ağırlıklı, daha emniyetli, daha güvenli, trafik hızının bariyerler yada farklı zemin kaplamaları ile azaltıldığı, sokak oyunları ile sosyal aktivitenin artırıldığı, oturma ve komşuluk mekanlarının ortak kullanıldığı sokaklardır.
3- KAPALI SOKAKLAR:
Tamamen yayalara ayrılmış, kapalı mekanlar haline dönüştürülmüş kapalı çarşı benzeri sokaklardır. Burada girişte seçici emniyet personeli vardır. Halkın işeri girişi kontrol altındadır. Bu tip merkezler ve sokaklar, alt merkezlere ve diğer sokaklara olan ilgiyi azaltırlar, odak noktası oluştururlar. Buralarda, markalı butikler fastfood zincirler ve lüks restoranlar da yer almaktadır. Bu tip çarşılar ve sokaklar alış veriş gücüne göre toplumun sınıflaşmasına yol açması nedeniyle eleştirilmektedirler. Geleneksel, alış veriş alanları komşuluk alanları, ikamet alanları yoktur. Sosyal ve ekonomik çeşitlilikler yoktur.
4- DEMOKRATİK SOKAKLAR:
Sokak demokrasisi
ve toplumculuk kavramının gelişmesi temeline dayalı olarak oluşturulurlar. Demokratik
sokakların bazı özellikleri şunlardır:
- Tarihselliği
içinde barındırır. Anıların yok olmasına izin vermez.
- Sosyal ve ekonomik
çeşitliliği içerir. Sosyal ve ekonomik hareketliliği artırır.
Sosyal
adaleti yansıtır.
- Ekolojik olarak
canlıdır, havası temiz, gürültü azdır. Görsel kirliliği
barındırmaz.
- Otomobili dışlamaz, fakat sokağın diğer kullanıcıları olan yayalar ve
bisikletliler
ile daha eşit bir paylaşımı sağlayarak, araçlar için de yeterli
mekanı
barındırır.
- Toplumun çeşitli kesimlerine açıktır. Otokontrolü dolayısıyla güvenlidir,
konforludur.
Özel mülkiyet kullanıcısı, önündeki sokağın bakımı ve denetimini yaparak
kent
yönetimine katkı koyar. Katılımı özendirir. Bu ortam değişim ve
yenilikler
için fırsat yaratır.
- Halk içindeki kullanıcı uyumluluğunu, kullanıcı yönetimini ve değişim içinde
gelişimi teşvik eder.
- Anlam ve sevgi yüklüdür. Geçmişle gelecek arasındaki bağları yansıtır.
Modern toplum anlayışı içinde kişisellik kavramı çok iyi geliştirilmiş, teşvik
edilmiş ve yasalarca korunmuştur. Buna karşıt olarak toplumculuk kavramı, halk
mekanlarına herkesin serbestçe girebilme ve kullanabilme hakkını tanır.
Toplumculuk, sokak demokrasisinin temelidir, gerçek kent kültürü gelişmesinin
çerçevelerini oluşturur.
Halkın içinde yaşatarak, ve büyük bir özlemle; yayalaştırılmış sokaklara "Sevgi
yolu" adını takmış olmaları da, toplumun demokratikleşme ve toplumculuk anlayışının
hakim olduğu planlamaya yatkın olduğunun ve yukarıda özelliklerini belirtmeye
çalıştığım "Demokratik Sokaklar" özleminin en güzel bir işareti değil midir?