Geri

KAMUSAL MEKAN OLARAK
SOKAKLAR

Sokaklar, insanların birlikte yaşamaya başladığı, toplumsal yaşamın benimsendiği zamandan buyana ortak yaşamın, paylaşım, ulaşım ve hareketliliğin ortaya çıktığı kamusal mekanlardır.

Sokak kelime anlamı ile kamusal mekanı genel olarak betimleyen bir kelimedir. Sokak kelimesinin altında, cadde, meydan, yol, ...vb. gibi diğer kamusal mekanları da görebilmekteyiz. Sokaklar, kent karakterini ve kent kimliğini de belirleyen önemli unsurlardandır. (Townscape elements)

Mekansal etkilerinin ve sosyal olayları içinde barındırmasının yanı sıra sokaklar, ayrıca ulaşım akslarıdırlar. Bir noktadan diğerine ulaşmak için genellikle sokaklar kullanılır. Evinizden dışarı attığınız ilk adımla birlikte gerek ulaşım amacıyla, gerekse de diğer amaçlarla olsun kendinizi sokakta bulursunuz. Yürümek insan için en bağımsız, iradesine bağlı, serbestçe kendisini yönlendirebileceği bir hareket biçimidir.

Özel mülkiyet ve özel dünyanın bittiği noktada sokak ve sokak yaşamı başlar. İnsanın sosyalleşme sürecinin önemli mekanlarıdırlar. Sokak karakterleri toplumdan topluma, coğrafyadan coğrafyaya göre farklılaşırlar. İnsanlar sokaklarda toplumu oluşturur. Demokrasi sokakta başlar. Çocuklar sokaklarda hayatı öğrenir, deneyim kazanırlar. Hatta sokakla ilgili bazı deyişler, gerek demokrasi gerekse de sokakların toplum içindeki önemi açısından önemli bir açılım da yaparlar:

“Sokaklar yürümekle aşınmaz !” (Süleyman Demirel, 1981 öncesi) .

Sokaklar sizi yönlendirir. Gideceğiniz yere ulaşmak için sokakları kullanırken, sokakların biçimine, geometrisine uygun olarak hareket etmek durumundasınız. Sokaktan herhangi bir bahçeye sıçrayarak, diğer bir mekana ulaşmak yerine, sokakların izlerini takip ederek gideceğiniz yere varırsınız. Bu da insanların toplumda uyum içinde yaşamaları için bazı izlere, biçimlere uyması gerektiğini belirler. Hatta bu izler ve biçimler insanları ulaşılması hedeflenen noktalara, mekanlara, yapılara götürür. Orta Avrupa kentlerinde çoğu sokakların sonunda kiliseler vardır ve sokak boyunca siluetini görürsünüz. Bazı toplumlarda da sokak dokusu içinde sokağın bitimini göremezsiniz. Sokak, sokağı takip eder.

Sokaklarda hareket vardır. Yayalar, satıcılar, işyerleri, taşıtlar sokaklarda sürekli bir hareketin nedenleridir. Durağan bir sokak oluşumu düşünülemez bile.

Sokaklar toplumlara, coğrafyaya göre farklılıklar gösterir demiştik.

Türk toplumunun geleneksel sokak yapısı organiktir. Geniş sokaklara pek rastlanmaz. Sokakların bir kısmı geniş saçaklarla örtülüdür. Rüzgar gibi tabiat şartlarına kapalı mikroklimatik yapıları vardır. Geometrisi yumuşaktır. Arap toplumunun sokak yapısı daha da farklıdır. İçe kapalıdır. Dardır. Sokağı çevreleyen fiziksel yapıda farklılıklar görünür. Antik çağ Anadolu kentlerinde sokaklar grid sistemde tasarlanmıştır (Priene, Milet,...) . Düzgün geometrisi vardır. Sokaklar üzerinde kentsel kullanım yapıları ağırlıklıdır. Roma koloni kentleri de bu anlayışta biçimlenmiştir (Aosta, Timgad,...).

Özellikle Güney Amerika kentlerindeki panayırlar, sokakta başlar, sokakta sürer, sokakta biter. İnsanlar günlerce sokakta yaşar. Akdeniz kıyı kentlerinde de sokak yaşamları canlıdır. Kıyı bantları, meydanlar sürekli yaşayan mekanlardır.

Sokak genellikle yürünerek hissedilir. Yürüme ile sokakta özgürsünüz. İstediğiniz yöne, istediğiniz hızla gidebilir, durabilir, oturabilirsiniz. Yürüyerek sokak dokusunu olşturan döşeme kaplamasını hissedersiniz (sert, yumuşak, kaygan, eğimli,...vb).

Sokaklar simgelerle doludur. Heykeller, çeşmeler, tabelalar, trafik işaretleri, reklam panoları, duraklar,...vb. anlam yüklü işaretler sokağı kullanan insanları etkiler ve yönlendirir. Sokak, kullanan kişiyi toplumsallaştırma amacıyla bir noktaya kadar edilgen kılar, ya da bunun için çaba harcanır. Bunun yanında ağaçlar, bitkiler, malzeme cinsi ve dokusu, su elemanları da mekansal hissin oluşmasında önemli rol üstlenirler.

Bazı kentlerde sokak kavramı o kente özgüdür. Örneğin Venedik kentinde sokaklar yerine kanallar ağırlıklıdır. Gondollar bu kanallarda ağırlıklı olarak ulaşım görevini görürler. Evlerin kapıları doğrudan kanallara açılır. Her evin iskelesi, kanala bakan kapısıdır. Bu kanallar sık sık yaya köprüleri ile kesilir. Küçük meydancıklar, kanallar ve sokaklar arasındaki mekansal dengeyi sağlar.

Paris, sokaklarından ziyade bulvarları ile tanınır. Geçen yüzyılda işçi sınıfının kullandığı labirent tipi dar ve pis sokaklara alternatif olarak burjuvaların yaşam mekanları olarak oluşturulan geniş bulvarlar, Paris kentindeki işçi sınıfı ile burjuva sınıfı arasındaki ayrımın belirginleştiği yerlerdir. Ekonomik gelişme sonucu soylu olmayan burjuva sınıfı oluşunca, kendine ait kültürün yansıması bulvarlar üzerinde tiyatrolar, restoranlar, barlar olarak kendini bulmuştur. Bir yerde bu bulvarlar, soylu sınıfı, burjuva sınıfı ve işçi sınıfının yüzleşmekten kaçındıkları mekanlar olarak tanımlanır. Soylu sınıfı daha ziyade kent dışında yerleşiktir ve bu sokakları ancak ulaşım amacıyla kullanmaktadırlar. Dolayısıyla bu bulvarların ardındaki karmaşık sokaklardaki işçi sınıfı ile yüzleşme olanağı ortadan kalkmıştır.

Sokaklarda yer alan aktiviteler şöylece sıralanabilir:

Sokakları çevreleyen bina yüksekliklerinin sokakların algılanması ile yakından ilişkisi vardır.

1:1 orantılı sokaklar tam bir kuşatma sağlar. (45’)

1:2 orantılı sokaklar kuşatmanın alt eşiğidir. (30’)

1:3 orantılı sokaklar minimum kuşatmayı sağlar. (18’)

1:4 orantılı sokaklarda kuşatma etkisi kaybolmuştur. (14’)

Sokakların algılanmasında sokakların uzunluğu da önemlidir. Yürüyüş mesafesi uzunluğunda sokak çabuk algılanır. Başlangıcı ve bitişi akılda kalır. Taşıt aracının hızına bağlı olarak sokak uzunluklarının algılaması da farklılık yaratır. Yaya olarak 1,5 millik bir uzunluk algılanabilir uzaklık olurken, otomobil ile, 15 millik bir uzunluk algılama kişinin sınırları içine girer.

Bu yüzyılın başlarında otomobil seri üretiminin başlaması ve modern planlama anlayışının ortaya çıkışıyla, sokaklar yayalardan ziyade otomobil merkezli olarak planlanmaya başlamışlardır. Bu planlama o derece otomobiller için olmuştur ki, son yıllarda artık kent merkezlerinde bazı sokakların araç trafiğine kapatılarak yaya yolu olarak kullanılmaya başladığı görülmelte, sokak planlaması ile ilgili yeni kavramlar üretilmeye başlanmaktadır (Yaşanabilir sokaklar, demokratik sokaklar,...).

 

HABİTAT II Türkiye ulusal raporu ve Eylem Planı 2 nci taslakda yaşanabilirliğin nitelikleri konusunda yaya merkezli planlamanın öne çıkarıldığı görülmektedir:

Sonuçta günümüz planlama ve yerel yönetim anlayışında özellikle göz önüne alınması gereken, göz ardı edilmemesi gereken sonuçlara ulaşma açısından, sokakların yaya öncelikli olarak düzenlenmesi, kamusal alan mal ve hizmetler ile, dinlence gibi amaçlar için tüm insanlara kolay ve hakça erişilebilirliğin ve varlığının sağlanıyor olması, manevi, tarihi ve kültürel anlamı bulunan objelerin ve kimliği oluşturan aktivitelerin korunması, disiplinler ve kavramlar arası dengenin gözetiliyor olması, sosyal bütünleşme (kaynaşma) nın sağlanabileceği çözümler için çaba sarf edilmesi. Bu ve buna paralel değerler, küreselleşmenin ağır baskısı altında zor da olsa, gerçekleştirilmesi için çaba harcanması gereken, insanın kendini daha insanca bulabileceği dış mekanların yaratılması için sahip çıkılması gerekenlerdir diye düşünüyorum.

 

Kaynakça:

  1. Road form and Townscape, Jim Mc. Cluscey, 1979
  2. Urban Design the Architecture of Town and Cities, Paul D. Spreiregenaia, 1965
  3. Habitat II Türkiye Ulusal Raporu
  4. Mimarlar Odası İzmir Şubesi Kordonyolu broşürü

Geri